Manevi Tazminat Davası ve Şartları

Manevi tazminat davası, maddi tazminat davalarının aksine mal varlığına yönelik bir zara olmayıp daha çok kişilik haklarının zarara uğraması nedeniyle uğranılan zararın tazmini amacıyla açılan davalardır. Manevi tazminat davasının konusu kişilik haklarına bir saldırı olabileceği gibi aynı zamanda kişinin duygusal açıdan duymuş olduğu üzüntü ve keder de olabilmektedir. Her iki durumda da yazımızın ilerleyen bölümlerinde detaylı bir şekilde değineceğimiz manevi tazminat davası şartlarının oluşması gerekir.

Maddi tazminat davalarında kısmen bir miktar belirlenmesi daha kolay olsa da; Manevi tazminat davası hesaplaması kişinin uğramış olduğu manevi zararın tespiti göz önüne alındığında daha zordur. Bu nedenle manevi tazminat davası ne kadar miktarda açılacağı konusunda genel geçerli bir kural yoktur. Ancak tazminat miktarının belirlenmesinde yerel mahkemeler ile özellikle Yargıtay ilgili hukuk dairelerinin benimsemiş olduğu bir takım kriterler vardır.

Konunun detaylarına değinmeden önce dilerseniz manevi tazminat davası şartları üzerinde kısaca duralım. Yazımızın devamında ise dava süreçleri hakkında bilgi verelim. Son olarak ise bu konuda açılacak olan davalarda yol göstereceğini düşündüğümüz manevi tazminat davası dilekçe örneğinden yararlanabilirsiniz.

Maddi Tazminat Davası ve Manevi Tazminat Davası Farkı

Tazminat yükümlüsü açısından benzer sonuçlar doğmuş olsa da özellikle; Tazminatın niteliği, dayanağı, ispatlanması ve hesaplanması konusunda her iki davanın farklı yönleri vardır. Bu farkları tablo halinde aşağıdaki gibi gösterebiliriz.

Maddi Tazminat DavasıManevi Tazminat Davası
Maddi – Ekonomik Zararların tazmini için açılır.Üzüntü, keder, psikolojik çöküntü gibi manevi zararların tazmini için açılır.
Yasal dayanağını T.B.K md. 49, 50 ve 4. maddeleri oluşturur.Manevi tazminatın yasal dayanağı T.B.K md 56’dır.
Tazminat miktarının belirlenmesinde somut veriler dikkate alınır.Daha çok hakim kararı doğrultusunda manevi zarara göre takdir edilir.
Tazminatın belirlenmesinde tarafların sosyal statüsü göz önüne alınmaz.Manevi tazminat hesaplaması yapılırken tarafların sosyal statüleri belirleyicidir.

Hangi Hallerde Manevi Tazminat Davası Açılabilir?

Manevi tazminatın yasal dayanağını Türk Borçlar Kanunumuzun 56. Maddesi oluşturur. TBK 56. Maddesinde yapılan tanıma göre;

  • Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
  • Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınların da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.

Görüldüğü gibi Türk Borçlar Kanunumuzda kısmen de olsa manevi tazminatın dayanağı konusunda bilgi verilmiş ise de; Hangi durumlarda manevi tazminat davası açılabileceği konusunda bir sıralama yapmamış sadece kişinin “bedensel bütünlüğünün bozulması” ile sonuçlanan durumlar demekle yetinilmiştir. Madde metninde yer alan “bedensel zarar” sadece kişinin fiziksel olarak zarar görmesi olmayıp ayrıca Türk Borçlar Kanununun 58. Maddesine göre kişilik haklarına yönelik bir saldırıyı da kapsamaktadır. Uygulamada ise sıklıkla aşağıdaki konular manevi tazminat davalarına konu olmaktadır.

  • Kişilik haklarına saldırı (Hakaret, küçük düşürme, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi) (T.B.K md. 58)
  • Ölüm hali (ölenin yakınları tarafından açılabilir)
  • Boşanma nedeniyle kişilik haklarının ihlali
  • Bedensel zararlar (trafik kazası, kasten yaralama, malpraktis gibi)
  • İş kazaları
  • Meslek hastalıkları
  • Haksız tutuklama veya gözaltı kararları

Manevi Tazminat Davası Şartları

Manevi tazminat davası genellikle Türk Borçlar Kanunumuzun 58. Maddesinde yer alan “kişilik haklarının zedelenmesi” sebebiyle açılmaktadır. Kişilik haklarını bir saldırı, manevi tazminat davası şartları arasında önemli bir yere sahiptir. Kişilik haklarına bir saldırıdan söz edebilmek için tıpkı maddi tazminat davasında olduğu gibi bir takım şartların oluşması gerekebilir. Tüm bu şartlar genel olarak “manevi zarar” olarak kabul edilmektedir. Yerel mahkemeler ile Yargıtay ilgili hukuk dairelerinin benimsemiş olduğu kararlara göre manevi ve bedensel zararlardan söz edebilmek için aşağıdaki unsurların bulunması gerekir.

Kişilik Hakkına Yönelik Bir Saldırı Bulunmalıdır

Manevi tazminat davasının en temel şartı davacıya yönelik kişilik hakkı şeklinde bir saldırı bulunması gerektiğidir. Elbette ki her kişilik hakkına bir saldırı tek başına davanın lehe sonuçlanması için yeterli değildir Devamında bu kişilik hakkında yönelik saldırı sonunda davacının şeref ve haysiyeti, beden bütünlüğü, psikolojik bütünlüğü, meslek itibarı veya özel hayatı gibi hakları da zedelenmiş olmalıdır. Manevi tazminat davalarında kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirebileceğimiz kavramları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz..

Şeref ve Haysiyete Yönelik Saldırılar

Uygulamada manevi tazminat davalarının çoğunlukla şeref ve haysiyete yönelik bir saldırı nedeniyle açıldığını görmekteyiz. Şeref ve haysiyete yönelik bir saldırılar genellikle ayrıca Türk Ceza Kanununda da suç olarak tanımlanmıştır. TCK 125 maddesinde yer alan hakaret suçu ve cezası buna en önemli örnektir.

Örnekler

  • Hakaret
  • Aşağılama
  • Küçük düşürme
  • İftira
  • Küfür

Ruh Sağlığına Yönelik Saldırılar

Manevi tazminat davalarına sıklıkla konu olan bir başka durum psikolojik ve ruh sağlığına yönelik saldırılardır. Bu saldırılar ağır bir travma şeklinde psikolojik çöküntü olabileceği gibi manevi tazminat davası şartları oluşabilmesi için panik, korku, hatta kaygı olarak da kendisini göstermesi yeterlidir.

Örnekler

  • İş yerinde mobbing
  • Aile içi psikolojik şiddet (boşanma davalarında sıklıkla görülür)
  • Israrlı takip
  • Kişilerin huzur ve sükununu bozma

Özel Hayata Yönelik Saldırılar

Manevi tazminat davalarına konu olan diğer bir aşka durum özel hayata yönelik kişilik haklarına saldırılardır.

Örnekler

  • İzinsiz resim çekme
  • İzinsiz video çekme
  • Mesajların / e-postaların izinsiz okunması
  • Özel hayata ilişkin bilgi / belgelerin ifşa edilesi
  • Konut dokunulmazlığının ihlali

Bedensel Bütünlüğe Yönelik Saldırılar

Türk Borçlar Kanunumuzun 56. Maddesinde yer alan hükme göre sadece kişisel haklara yönelik saldırılar manevi tazminat davalarının konusunu oluşturmaz. Ayrıca bedensel bütünlüğün zedelenmesi de manevi tazminat davalarının konusunu oluşturabilir.

Örnekler

Hukuka Aykırı Bir Fiil bulunmalıdır

Hukuka aykırı bir fiil bulunması maddi tazminat davası şartları arasında olduğu gibi manevi tazminat davası şartları arasında da yer alır. Maddi tazminat durumunda olduğu gibi hukuka aykırı fiilin mağdurun rızası dışında gerçekleşmiş olması ve meşru müdafaa veya zorunluluk hali gibi unsurların mevcut olayda bulunmaması gerekir.

Yukarıda yapmış olduğumuz örneklerden de anlaşılacağı gibi kişilik hakları ile bedensel bütünlüğe yönelik saldırılar genellikle ayrıca Türk Ceza Kanunumuzda ve diğer özel yasalarda suç olarak tanımlanmış fiillerdir.

Örnekler

  • Hakaret suçu
  • Tehdit suçu
  • Taksirle yaralama suçu
  • Kasten yaralama suçları
  • Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu
  • Kişisel verilerin izinsiz paylaşılması
  • İşkence
  • Cebir
  • Haksız tutuklama ve gözaltı

Davalının Kusurlu Olması Gerekir

Manevi tazminat davası Yargıtay Kararlarında önemle üzerinde durulan bir durumdur. Manevi tazminat yükümlüğünün doğabilmesi için hukuka aykırı fiilin meydana gelmesinde davalının tamamen veya daha fazla kusurlu olması gerekir. Bu kusurluluk kasten yaralama, hakaret, özel hayatın gizliliği gibi kasten gerçekleştirilebilen bir fiil olabileceği gibi taksirle yaralama veya doktor hataları (malpraktis) gibi taksir veya bilinçli taksir şeklinde de gerçekleşebilir. Kasıt, ihmal veya taksir olarak kendisini gösteren bu fiillerin boyutu ve niteliği manevi tazminat hesaplaması sırasında da önemli bir kriterlerdir.

Zarar İle Fiil Arasında İlliyet Bağı Kurulmalıdır

Manevi tazminat davası şartları arasında yer alan diğer bir önemli unsur illiyet bağıdır. Davacıda meydana gelen bedensel zararlar ile kişilik haklarına yönelik zararlar arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Fiil ile zarar arasında illiyet bağının kurulamaması halinde manevi tazminat unsurları gerçekleşmez.

Dava Zamanaşımı Süresi İçerisinde Açılmalıdır

Haksız fiilin ceza hukukunda ayrıca suç olarak tanımlanmış olup olmamasına göre farklı zamanaşımı süreleri söz konusu olabilir. Genel olarak manevi tazminat davası zamanaşımı süresi 2 yıl ile 10 şeklinde belirlenmiştir. Ancak suç teşkil eden haksız fiillerde dava zamanaşımı süreleri dikkate alınır.

Manevi Tazminat Hesaplama

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi manevi tazminat hesaplama işlemi, maddi tazminat hesaplamasına nazaran daha zordur. Bunun temel nedeni kişilik haklarında meydana gelen zarar ve eksilmenin somut bir şekilde tespitinin mümkün olmamasıdır.

Bedensel zararlar ile kişilik haklarına yönelik bu saldırıların boyutları ve kişide bırakmış olduğu etkisinin tam olarak tespiti mümkün değildir. Genellikle mahkeme hakimi tarafından hakkaniyete uygun bir şekilde bir tespit yapılır. Manevi tazminat hesaplama konusunda genel geçerli bir formül bulunmasa da daha çok aşağıda sıralamış olduğumuz hususlar dikkate alınarak bir miktar belirlenir.

  • Fiilin ağırlığı ve niteliği
  • Kusur durumu (kast, taksir, ihmal veya bilinçli taksir)
  • Zararın boyutu ve niteliği
  • Mağdurun kişisel durumu
  • Failin kişisel durumu
  • Haksız filin mağdur üzerindeki etkisi
  • Tarafların sosyal ve ekonomik durumu
  • Zararın devam edip etmediği

Görüldüğü gibi manevi tazminat hesaplaması sırasında farklı birçok kriter göz önüne alınmaktadır. Örneğin diğer şartların eşit olduğu bir kasten yaralama suçundan dolayı manevi tazminat hesaplaması ile taksirle yaralama suçu nedeniyle manevi tazminat hesaplaması farklı olabilecektir.

Manevi Tazminat Davası Yargıtay Kararları

Daha önce de belirttiğimiz gibi manevi tazminat şartları ve manevi tazminat hesaplaması konusunda yargı kararları, içtihatlar ve uluslararası mahkeme kararları daha çok belirleyici olmaktadır. Manevi tazminat davası Yargıtay kararları da bunlardan birisidir. Daha çok Bölge Adliye Mahkemesi kararları dikkate alınarak son yıllarda bu konuda verilmiş yargı kararları ve özelliklerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

Manevi Tazminat Şartları Yargıtay Kararları

“Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/12/2016 tarihinde … operatörlü … numaralı hattını …’a taşıdığını, taşıma işlemini yaptığı tarihten beri faturalarını düzenli olarak ödemiş olduğunu, 2020 Yılında Covid-19 virüsü çıkınca işlerinin sarsıldığını, gelen faturasını ödeyemediğini ve hattının aramalara kapandığını, daha sonra kendisini hukuk bürosundan aradıklarını, kendisini hiç dinlemeden icra takibi başlattıklarını, borca itiraz ettiğini, arabuluculukta anlaşamadıklarını ve Bakırköy 9. Tüketici mahkemesi 2021/1464 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, haklı olduğunu kanıtlayamadığını beyan ederek davanın kabulünü, haklı olduğunun ve maddi manevi zararının ailesi ile arasının açılmasını ve ticari hayatının ve numarası kara listede olduğu için geri alamayıp e-ticaret sistemi düzenleyemediği için müşterilerinin kendisine ulaşamamasının zararının 250.000,00-TL zararının giderilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevli Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılarak önce arabuluculuk dava şartının yerine getirilmesi gerektiğini, dava şartı olarak kabul edilen arabuluculuk şartının davacı tarafından yerine getirilmediğini, arabuluculuk başvurusu yapılmaksızın ikame edilen davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini,

Bakırköy 2. Tüketici Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararında davacı tarafın tazminat taleplerinin ticari kayıp iddiasına dayanması sebebiyle davanın ticari dava olarak nitelendirildiğinin izah edildiğini, bu kapsamda, dosyanın Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmesi sebebiyle davacı tarafından muafiyetten yararlanarak ödenmeyen eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacının dermeyan etmiş olduğu iddiaların somut gerçekliğe aykırı olduğunu, huzurdaki davanın reddinin gerektiğini, davacı …’a karşı müvekkili şirket … … A.Ş. tarafından Mayıs- Haziran 2020 dönemli fatura alacaklarına ödeme yapılmaması sebebiyle Merkezi Takip Sistemi İcra Dairesi’nin… MTS sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, ilgili takip dosyasına davacı tarafından sunulan 30.11.2020 tarihli dilekçe ile itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, akabinde taraflarınca müvekkili şirketin haklı alacağına kavuşması adına Bakırköy 9. Tüketici Mahkemesi’nin 2021/1464 E. Sayılı dosyası ile itirazın iptali istemli dava ikame edildiğini, ilgili dosyada gerçekleştirilen yargılama neticesinde tanzim edilen 14.06.2024 tarihli gerekçeli kararla haklı davalarının kabulü ile icra takibinin kaldığı yerden devamına karar verildiğini, davacı tarafından ilgili icra dosyasından 05.02.2024 tarihinde icra dosya hesabı yaptırılarak aynı gün dosyaya ödeme yapıldığını, her ne kadar davacı tarafından 05.02.2024 tarihinde takip dosyasına konu asıl alacak ve fer’ilerine ilişkin ödeme yapılmış olsa da 14.06.2024 tarihli gerekçeli kararla lehlerine hükmedilen alacak kalemlerine ilişkin 17.06.2024 tarihli icra emrinin davacıya tebliğ edildiğini,

Davacının manevi tazminat talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacının iddialarının aksine manevi tazminata hükmedilebilmesi için gerekli koşulların oluşmadığını, davacı tarafın talep edilen manevi tazminat miktarının yüksek olasının dahi davacının haksız kazanç sağlama saikiyle hareket ettiğini açıkça ortaya koyduğunu, davacı tarafça kendisinden haksız ve fahiş tahsilat yapılmaya çalışıldığı iddiasıyla 250.000,00 TL manevi tazminat talep edilmekte olduğunu, ancak bu talebin dayanakları izah edilmediği ve ispat edilmediği gibi esasen temelde kendi kusurundan kaynaklanan somut olay sebebiyle talep edilen 40.000,00 TL’nin yasal dayanaktan yoksun ve zenginleşme amacına yönelik olduğunu beyanla, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın usulden reddine, şayet Mahkeme aksi kanaatteyse taraflarınca esasa ilişkin yapılan izahatlar çerçevesinde huzurdaki davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, Davanın feragat nedeni ile reddine, karar vermiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde; …’a karşı açtığı davada mahkeme hakiminin kendisini yeterince dinlemediğini, ses kayıtlarını delil olarak kabul etmediğini ve sürekli “avukat tutsaydınız” söylemleriyle kendisini yanlış yönlendirdiğini, mahkeme hakiminin tavrı ve yanlış yönlendirmeler nedeniyle davayı kaybetme riski oluşturduğunu, feragat yazısı istenmesi ve dosyanın aceleyle ilerletilmesi yüzünden mağdur olduğunu belirttiğini, istinaf süresi içerisinde gerekli ücretleri yatırarak dilekçelerini sunduğunu, hak ettiği istinaf incelemesinin yapılmasını ve reddedilmesini talep ettiği, ayrıca ses kayıtlarının neden istenmediğinin açıklanmasını istediğini, istinaf hakkının kabul edilmesini, aksi takdirde Cimer, Hsk ve diğer üst yargı mercilerine başvuracağını belirterek isteğinin geri çevrilmemesini ve süresinde yaptığı başvurusunu ve yatırdığı ücretin geçerli olmasını istemiştir.Davacı 22.07.2025 tarihli dilekçesi ile, davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Davadan feragat, davacının açmış olduğu davada talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (6100 sayılı HMK m. 307). Feragat, davacının mahkemeye hitaben tek taraflı, açık bir irade açıklaması ile gerçekleşir. Yine aynı Yasa’nın 311. maddesine göre feragat, kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Bu hükümler gözetildiğinde davadan feragatin davaya kendiliğinden son veren bir taraf işlemi olduğundan ilk derece mahkemesinin davanın feragat nedeniyle reddine dair kararı usul ve yasaya uygundur. Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Manevi Tazminat Davası Nasıl Açılır?

Diğer dava türlerinde olduğu gibi manevi tazminat davasının açılması sırasında da takip etmemiz gereken bir takım hukuki aşamalar vardır. Öncelikle yukarıda detaylarını paylaşmış olduğumuz manevi tazminat davası şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmalıdır.

Akabinde meydana gelen kişisel saldırının niteliği ve buna ilişkin deliller tam olarak belirlenmelidir ve kişilik haklarına yönelik meydana gelen bu saldırının davacı üzerinde bırakmış olduğu etkiler araştırılmalıdır.

Tüm bu hususlar etraflı bir şekilde değerlendirildikten sonra duruma uygun şekilde manevi tazminat davası dilekçesi hazırlanmalıdır.

Manevi Tazminat Davası Hangi Mahkeme Açılır?

Manevi tazminat davasında görevli mahkeme genel olarak Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Ancak iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar veya boşanmaya bağlı olarak talep edilecek olan manevi tazminatlarda görevli mahkeme değişiklik gösterebilir. Örneğin boşanmaya bağlı olarak gerçekleşen kişilik haklarına bir saldırı sonrasında manevi tazminat davalarında görevli mahkeme Aile mahkemeleri olarak belirlenmiştir.

Manevi Tazminat Davasının Tarafları

Manevi tazminat davasının tarafları genel olarak haksız bir fiilden zarar gören kişi davacı, haksız fiili gerçekleştiren kişi ise davalıdır. Ancak ölüm ile sonuçlanan fiiller sonrasında diğer koşulların oluşması ile birlikte ölenin yakınları tarafından da bu davaların açılması mümkündür.

Manevi Tazminat Davası Dilekçe Örneği (Hakaret Suçu)

… ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE

(Zararın Niteliğine Göre Görevli Mahkeme Değişebilir.)

Davacı                       :

Adı Soyadı                :

T.C. Kimlik No         :

Adres                        :

Vekili                         :

Davalı                        :

Adı Soyadı                :

Adres                        :

DAVA KONUSU       : Davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı nedeniyle manevi tazminat talebi

AÇIKLAMALAR        :

  1. Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı davacı ile davalı arasında komşuluk ilişkisi bulunmaktadır.
  2. … tarihinde apartman yönetiminden kaynaklı tartışma sırasında davalı diğer site sakinlerinin bulunduğu bir ortamda davacıya yönelik “….” Şeklinde hakaretlerde bulunmuştur.
  3. Davalı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası ile gerekli soruşturma yapılmış ve akabinde … Asliye Ceza Mahkemesi ile davalının yargılanması yapılmış olarak davalı hakkında … şeklinde hapis ve adli para cezası şeklinde hüküm kurulmuştur.
  4. Davalının bu suç teşkil eden fiilinden dolayı davacının onur, şeref ve saygınlığı ciddi bir şekilde zedelenmiş olmakla beraber hakaret fiilin toplum içinde gerçekleşmesine bağlı olarak davacının manevi huzuru bozulmuş dolayısıyla bu olay davalıyı psikolojik olarak yıpratmıştır.
  5. Olayın oluş şekli, tanık beyanları ve ceza mahkemesi kararından da anlaşılacağı üzere davacının herhangi bir kusur ve ihmali bulunmadığı gibi hakaret fiilin gerekleşmesinde “tahrik” unsuru da bulunmamaktadır.
  6. Davacı hakaret fiilinden sonra uzun süre stres, huzursuzluk ve korku yaşamış tüm bu durumlar günlük hayatını da etkilemiştir. Bu nedenle manevi tazminat ile tüm bu elem ve kederi kısmen de olsa giderilebilecektir.

SONUÇ VE TALEP   : Yukarıda detaylarını belirtmiş olduğumuz nedenlerden dolayı,

  1. Davalının kişilik haklarına yönelik haksız bir saldırısından dolayı … TL manevi tazminata hükmedilmesine,
  2. Bütün yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına,

Karar verilmesi arz ve talep olunur. (Tarih ve İmza)

HUKUKİ DAYANAKLAR     : Türk Borçlar Kanunu md. 58 HMK ilgili maddeleri ve diğer tüm mevzuat hükümleri

DELİLLER                              : Tanık beyanları, … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararı, ifade tutanakları ve diğer tüm yasal deliller

Sık Sorulan Sorular

Manevi Tazminat Davası Ne Kadar Açılabilir?

Gerek manevi tazminatta gerekse maddi tazminat davasında genel bir miktar belirlenmemiştir. Daha çok manevi tazminat hesaplama başlığı altında belirtmiş olduğumuz kriterler göz önüne alınarak mahkeme hakimi tarafından miktar tayin edilmektedir.

Manevi Tazminat Davası Ne Kadar Sürer?

Diğer hukuk davalarında olduğu gibi manevi tazminat davasının da ne kadar sürede sonuçlanacağının önceden kestirilebilmesi çok zordur. Tarafların dinlenmesi, tanıkların dinlenmesi ve en önemlisi kusur durumlarının irdelenmesi ile meydana gelen zararın tespit edilmesi gibi farklı aşamalar sonrası bir karar verilir. Günümüz koşullarında davanın yürütüldüğü mahkemenin iş yoğunluğuna göre kısmen değişiklik gösterse de tazminat davaları ortalama 6 ay ile 2 yıl arasında sonuçlanmaktadır.

Manevi Tazminat Miktarı Neye Göre Belirlenir?

Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde en etkili kriter kişisel haklara yönelik saldırının niteliği ve boyutudur. Ayrıca kişisel haklara saldırının gerçekleştiği sırada tahrik ve kusur oranları dikkate alınır. Örneğin taksirle yaralama suçu sonrasında manevi tazminat davası da açılması mümkündür. Ancak taksirle yaralamanın gerçekleşmesi sırasında davacı tam olarak kusurlu bulunması, davalının olaydan dolayı herhangi bir kusurunun tespit edilememesi ceza hukuku açısından suçun unsurlarını oluşturmadığı gibi manevi tazminatın unsurlarını da oluşturmaz.

Avukat Olmadan Manevi Tazminat Davası Açılır Mı?

Evet diğer davalarda olduğu gibi manevi tazminat davasının da vekil olmaksızın doğrudan davacı tarafından açılması mümkündür. Ancak yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalardan da anlaşılacağı üzere özellikle manevi tazminat davası şartlarının tam olarak ortaya konulması, haksız fiilin belirlenmesi ve bu haksız fiilden dolayı meydana gelen zararın tam olarak dava dilekçesinde belirtilmesi hukuki bilgi ve deneyim gerektiren bir konudur. Bu nedenle bu tür davaların vekil aracılığı ile hukuki destek alınarak yürütülmesi daha yararlı olacaktır.

Manevi Tazminat Davasında Avukat Ücretini Kim Öder?

Kural olarak davanın ilk açılmasında tüm yargı harçları ile yargılama giderleri ve peşin avanslar davacıdan tahsil edilir. Ancak yargılama sonucunda davacı lehine karar verilmesi halinde yapılan tüm bu masraflar davalı taraftan tahsil edilerek davacıya iade olunur.

Manevi Tazminat Örnekleri

Trafik Kazası (Destekten Yoksun Kalma) Tazminatı

Davalılar aleyhine, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı, cenaze-defin giderleri ve manevi tazminat istemleriyle açılan davada ilk derece mahkemesince maddi tazminat davasının kısmen kabulüne ve manevi tazminat davasının kabulüne ilişkin kararına karşı davacılar vekili, davalı … Sigorta Şirketi vekili ve davalılar… ve (müteveffa) … vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. TMK’nin 28/1 maddesi gereğince, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla birlikte medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erer. Hak ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekil taraf ehliyetidir. Bu nedenle ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümüyle konusuz kalmaz; bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı veya mirasçılar tarafından devam edilir. Ölen tarafın mirasçıları davayı zorunlu dava arkadaşı olarak hep birlikte takip ederler. Hüküm de; ölen taraf adına değil, mirasçılar adına verilir.Yine, HMK’nin 27.maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı gereğince de taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahip olup bu hak gereğince de yargılama sırasında ölen tarafın mirasçılara tebliğ işleminin yapılması gereklidir.Somut olayda davalı …’in kararın verildiği 30/04/2025 tarihinden önce, 24/04/2024 tarihinde öldüğü nüfus kayıtlarından ve dosyadaki mirasçılık belgesinden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece; yargılama sırasında öldüğü anlaşılan davalı …’in tüm mirasçılarının tespit edilip (istinaf aşamasında mirası reddeden mirasçılar da dikkate alınarak) davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra, davanın esasına girilip oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, adı geçen müteveffanın bir kısım mirasçısına gerekçeli karar tebliği ile yetinilerek, bu hususun gözden kaçırılmış olması doğru görülmemiş, davacılar vekilinin, davalı … Sigorta Şirketi vekilinin ve davalılar… ve (müteveffa) … vekilinin diğer istinaf itirazları bu aşamada incelenmeksizin yukarıda sözü edilen dava şartı (taraf ehliyeti) eksikliği nedeniyle kararın kaldırılması gerekmiştir.

Sigorta Şirketine Karşı Maddi Manevi Tazminat Davası

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: Davalıların sürücüsü, işleteni ve ZMS sigortacısı oldukları aracın, motosikletiyle seyir halindeki …’a çarparak vefatına sebebiyet verdiğini belirterek, destekten yoksun kalan davacı anne … için şimdilik 10.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının 03/01/2021 olay tarihindeki sigorta limitleri aşılmamak üzere … Sigorta Şirketi’nden 30/01/2021 temerrüt tarihinden işletilecek en yüksek ticari avans faiziyle birlikte, 5.000 TL maddi tazminatın (cenaze-defin-yol masrafları, müteveffanın otoparktan teslim alınan hasarlı motoru için ödenen otopark ve çekici ücreti vs. gibi maddi masraflar için) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı müvekkillerine verilmesini, davacı anne … için 150.000 TL, kardeşler… için ayrı ayrı 80.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Gıda İnş. Turz. San. ve Paz. Ltd. Şti.’den kaza/vefat tarihi olan 03/01/2021 tarihinden bu yana işletilecek en yüksek ticari avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkillerine verilmesini talep etmiş; 26/07/2022 tarihli dilekçesiyle; davacı anne … için destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davasını 387.935,71 TL olarak ıslah etmiştir.İlk derece mahkemesince: “Davacı …’nin destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulü ile; 387.935,71-TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı … Sigorta Anonim Şirketi yönünden 12/02/2021 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle, diğer davalılar … ve … Gıda İnşaat Turizm Sanayi ve Pazarlama Limited Şirketi yönünden 03/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının cenaze, defin, yol masrafı, otopark ve çekici ücreti olarak talep ettiği maddi tazminat talebinin kabulü ile; 5.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile talep gibi davacı …’ye ödenmesine, davacı … için 150.000 TL, davacı… için 80.000 TL, davacı … için 80.000 TL, davacı … için 80.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Gıda İnşaat Turizm Sanayi ve Pazarlama Limited Şirketi’nden 03/01/2021 (ölüm) tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine” karar verilmiştir.Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Sigorta AŞ vekili dilekçesinde: Hükme esas alınan bilirkişi raporunda … tarafından bildirilen emsal ücretin dikkate alınmasının hatalı olduğunu ve davacının zararının “yüksek tespit edildiğini”, asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama esas alınmalı iken bilirkişi raporunda müteveffanın gelirinin de yanlış hesaplandığını, gerekçesi belirtilmeksizin itirazlarının reddedildiğini, talep edilen cenaze ve defin giderinin (kaza meydana gelmeseydi de) kaçınılmaz ölüm gerçekleştiğinde sarf edilmesi gereken giderlerden olması sebebiyle müvekkili şirketten talep edilemeyeceğini, desteğin ölümü sebebiyle SGK’den herhangi bir ödeme alıp almadığının, kendisine maaş bağlanıp bağlanmadığının belirlenmesi gerektiğini, gerekçeli kararında dahi savunmalarına neden itibar edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.HMK’nin 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Dosyaya davacılar vekili tarafından sunulan belgelerden, davacı …’nin desteği müteveffanın paletli ve lastikli her tondaki ekskavatörleri kullanabilen “…” olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan emsal ücret araştırmasında … tarafından mahkeme dosyasına gönderilen yazıda, müteveffanın meslek ve belge kodu esas alınarak 2021 ve 2022 yılı için net kazancı bildirilmiş, bildirilen tutarlar itibarıyla desteğin gerçek geliri esas alınarak tazminat hesabı yapılmıştır. Davalı sigorta şirketinin gelirin belirlenmesine ilişkin itirazının somut dayanakları bulunmamaktadır. Günün koşullarında “…” olarak istihdam edilen kişinin asgari ücret kadar gelir elde ettiğini kabul etmek mümkün olmayıp bilirkişinin desteğin gelirini, bildirilen emsal ücret üzerinden hesaplamasında dosya içeriği ile usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir.Destek alacaklılarına rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı konusunda ilk derece mahkemesince değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla, Dairemizce SGK’ye yazı yazılmış, yazıya verilen cevapta rücuya tabi ödeme yapılmadığı bildirilmiştir.Diğer yandan, haksız fiilden dolayı sorumluluğa ilişkin TBK’nin “Ölüm” başlıklı 53. maddesindeki: “Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: 1. Cenaze giderleri…” hükmüne göre haksız fiil sorumlusunun cenaze giderlerinden de sorumlu olduğunun yasal düzenleme altına alındığının anlaşılması karşısında davacı vekilinin bu yöndeki itirazı da yerinde görülmemiştir.

Kusur Oranına Göre Manevi Tazminat Hesaplaması

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/09/2017 tarihinde davacı …’nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile davalı…’a ait … plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazası sonucunda müvekkillerinin yaralandığını, kazaya sebep olan … plaka sayılı aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının olmadığını belirtilerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalılardan tahsiline; ayrıca davacı Sabire için 15.000,00-TL, davacı … için ise 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalı…’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; davacılar vekili 13/12/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı … için talebini 389,52-TL artırarak toplam 889,52-TL geçici-tam iş göremezlik tazminatının, davacı … için geçici-tam iş göremezlik tazminat talebini 4.613,01-TL artırarak 5.113,01-TL, sürekli kısmi iş göremezlik tazminatını 68.838,40-TL artırarak 69.338,40-TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta şirketine başvuru şartının bulunmadığını, uzlaşma yapılıp yapılmadığının aydınlatılması gerektiğini, kusur oranı ve maluliyetin tespiti için ATK’dan rapor alınarak tazminatın uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını, müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, SGK tarafından varsa yapılan ödemenin tespiti ile ödenecek tutardan tenzilinin de gerektiğini, … Hesabı’nın sorumluluğunun poliçe teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, dava tarihinden itibaren faiz istenebileceğini ve faiz türünün yasal faiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalı tarafından, herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “….mahkemece toplanan deliller, nüfus kaydı, hasar dosyası, SGK evrakları, SED raporları, hastane evrakları, kaza tespit tutanağı, İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/314 Esas sayılı dosyası birlikte değerlendirildiğinde; davacı … sürücü ve diğer davacı …’nın yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç ile davalı…’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın çarpışması sonucunda, 05/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacılar tarafından talep edilen maddi ve manevi tazminat davasında; …’nın 05.09.2017 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının,03.08.2013 tarih, 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri yönetmenliği ile bu yönetmenlik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için,11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, 30.03.2013 tarih, 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik Hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu dolayısıyla; Kişinin tüm vücut engellilik oranının %0 (yüzdesıfır) olduğu, özürlülük kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının farklı kavramlar oldukları, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, aralarında çelişkiden bahsedilemeyeceği, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3(üç) haftaya kadar uzayabileceği; …’nın ise 05.09.2017 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, 03.08.2013 tarih, 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri yönetmenliği ile bu yönetmenlik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için,11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında yapılan değerlendirme ile meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak; Gr 1 VII (2Aa————-30)A %34×1/5=%6.8 E cetveline göre: %9.2(yüzdedokuznoktaiki) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı; 30.03.2013 tarih, 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, hükümlerine göre değerlendirildiğinde; Kas-İskelet Sistemi, Üst ekstremiteye ait sorunlar, Şekil 2.10’a göre %5, Şekil 2.11’e göre %4, Şekil 2.12’ye göre %3, Toplam üst ekstremite özürlülüğü %12 olduğu, Tablo 2.3’e göre; kişinin tüm vücut engellilik oranının %7(yüzdeyedi) olduğu, özürlülük kavramıyla meslekte kazanma gücü kaybı, çalışma gücü kaybı kavramlarının farklı kavramlar oldukları, farklı tüzük ve yönetmeliklerin, farklı bölümlerinde değerlendirildikleri, aralarında bağlantı bulunmadığı, aralarında çelişkiden bahsedilemeyeceği, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 4(dört) aya kadar uzayabileceğine dair 03/11/2021 tarihli ATK raporları; 24/07/2022 tarihli kusur ve aktüerya konusunda alınan bilirkişi heyet raporuna göre; dosyaya verilen Adli Tıp Kurumu İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 27.10.2021-17316-B karar no.lu raporundaki belirlemeler doğrultusunda; beden gücü kayıp (maluliyet) oranı tayin edilmeyen davacı … için sürekli işgöremezlik tazminatı hesaplanmasının mümkün olamadığına, davacI …’nın (3) haftalık geçici tam işgöremezlik zararının, davalı sürücünün %100 kusuru üzerinden 889,52-TL hesaplandığına, dosyaya verilen Adli Tıp Kurumu İstanbul 2. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 27.10.2021-17316-A karar nolu raporundaki belirlemeler doğrultusunda; davacı …’nın işgöremezlik zararının, davalı sürücünün %100 kusuru üzerinden; geçici tam işgöremezlik zararı : 5.113,01 TL, sürekli kısmi işgöremezlik zararı : 69.338,40 TL, toplam 74.451,41 TL hesaplandığına, 05.09.2017 kaza tarihi itibariyle ZMSS (Trafik Sigortası) kişi başına sakatlanma poliçe limitinin 330.000,00 TL olduğuna dair tespitler ve davacılar vekilinin ıslah dilekçesi değerlendirilerek ve dava konusu olayda manevi tazminat koşullarının oluştuğu…” şeklindeki özet gerekçeyle;Davacıların maddi tazminat davalarının bedel arttırılmış haliyle KISMEN KABULÜNE;Davacı … geçici iş göremezlik tazminat talebinin kabulü ile 889,52-TL nin davalılardan … Hesabı yönünden 27/07/2018 temerrüt tarihinden ve diğer davalı… yönünden ise kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin sürekli iş göremezlik tazminat talebinin reddine,Davacı … için 5.113,01-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 69.338,41-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 74.451,41-TL’nin davalılardan … Hesabı yönünden 27/07/2018 temerrüt tarihinden ve diğer davalı… yönünden ise kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacıların manevi tazminat talebi yönünden;Davacı … için 3.000,00-TL ve davacı … için 15.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı…’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.İstinaf nedenleri; dava açılmadan önce usulüne uygun başvuru şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın; dava şartı yokluğundan reddinin gerektiği, davacının uzlaşma beyanının, müvekkil kurumun sorumlulara karşı olan rücu hakkını ortadan kaldırdığından, davacının tazminat hakkının bulunmadığı, kusur oranının tespiti için ATK vasıtasıyla rapor alınması, maluliyetin tespiti için ise ATK 3. İhtisas Dairesi’nden rapor alınması, maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması, dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan ZMM Sigortası Genel Şartları uyarınca tazminat hesaplamalarında 1.8 teknik faiz uygulanması gerektiği, geçici iş gücü kaybı tazminatının teminat kapsamında olmadığı, müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği, … Hesabı’nın sorumluluğunun poliçe teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğu, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz ile sorumluluğa karar verilebileceği hususlarına ilişkindir.Dava; trafik kazası neticesinde meydana gelen, bedensel zarara dayanılarak açılmış, maddi-manevi tazminat isteğine ilişkindir.Bilindiği üzere; haksız fiil sonucu zarar oluştuğu iddiasıyla bir talepte bulunulması halinde, kazanın oluşumunda taraf kusurlarının ne olduğunun belirlenmesi esaslı unsurlarda olup, sorumluluk bu duruma göre belirlenmelidir.Burada hemen belirtilmelidir ki, zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde, yani zarara uğrayan zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zarar meydana gelmesinde etki yapmış veya zarar sorumlusunun durumunu ağırlaştırmış ise (müterafik kusur) bu durumda TBK’nın 52.maddesi uyarınca hakimin tazminat miktarını hafifletebilecektir. Kazanın oluşumundaki kusur durum ve oranı ile müterafik kusur durumu ayrı kavramlar olduğundan, birbiri ile karıştırılmaması, mağdurun kazanın oluşumundaki kusuru ile müterafik kusuru olup olmadığının ayrı ayrı belirlenip değerlendirilmesi gerekir. Araç sürücüsü bir kişinin ehliyetsiz olması veya kaza anında alkollü bulunması, kazanın oluşumuna kendiliğinden etki eden hallerden değildir. Böyle bir durum varsa kazanın oluşumuna nasıl katkı sağladığının somut olarak belirlenmesi ve nedenlerinin açıkça gösterilmesi gerekir. Ayrıca emniyet kemeri veya kask takmamak ya da diğer koruyucu ekipmanları kullanmamak olgusu kazanın oluşumuna herhangi bir etki sağlamayacağından, sadece şartları varsa müterafik kusur olarak değerlendirilmelidir.Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan 24/07/2022 tarihli heyet raporu ile (-davalı…’ın %100 kusurlu olduğu-) kesinleşen İstanbul Anadolu 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/314 Esas sayılı dosyası kapsamında hükme esas alındığı anlaşılan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavclığı’nın 2017/163114 nolu soruşturma dosyasından alınan 18/12/2017 günlü kusur raporu arasında, kusur oranı ile tespitine ilişkin (-davalı… meydana gelen kazada asli kusurlu davacı …’nın ise tali kusurlu-) çelişkili olduğu tespit edilmiş olup, davalı … Hesabı vekilinin rapora itirazı gözetilerek kusura ilişkin bu çelişki giderilmeden karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu hususa temas eden istinaf başvurusu yerinde bulunmuştur.O halde mahkemece olayın özellikleri ve konunun önemi de dikkate alınmak suretiyle ATK-Trafik İhtisas Dairesinden, kaza tespit tutanağı, kaza ile ilgili olarak yapılan tüm soruşturma evrakları ile ceza soruşturma kapsamında alınan ve az yukarıda belirtilen kusur raporu ve eldeki dosya kapsamında temin edilen bilirkişi heyet raporu gözetilerek var olan çelişkileri giderebilecek nitelikte, kazanın oluşumundaki kusur durum ve oranının ne olduğu konusunda açık, ayrıntılı ve denetimine imkan verecek nitelikte rapor alınması, müterafik kusur durumunun ayrıca değerlendirilmesi ve ondan sonra ulaşılacak sonuca göre, davalı … Hesabının sorumluluğunun kapsamının tartışılıp belirlenmesi gerekirken, tüm bunlar yapılmadan karar verilmiş olması HMK.m.353/1-a/6 hükmü kapsamındaki hali oluşturacağından davalı … Hesabı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve açıklandığı şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra (usulü kazanılmış haklara riayet edilerek) taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili olarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Yanıt Bırak